12 Nov

Klinik Psikoloji

Klinik psikoloji, psikoloji biliminin psikiyatriyle sınırında yer alarak bireysel özellikleri, ilgili tıbbi olgular ışığında incelemektedir. Klinik psikologlar bireysel olarak yetişkinler ve çocuklarla, çiftlerle ve ailelerle, ayrıca gruplarla çalışabilmektedirler.

Klinik psikolojinin alanı, ruh sağlığının değerlendirilmesi, psikolojik problemlerin anlaşılmasına yönelik bilimsel araştırmaların gerçekleştirilmesi, psikoterapiye uygunluk değerlendirilmesinin yapılması ve psikolojik destek hizmeti vermesi vb. çalışmaları içermektedir. Klinik psikolojinin psikoterapötik yöntemleri arasında danışmanlık, bireysel psikoterapi, aile psikoterapisi, aile danışmanlığı ve uyum sorunu yaşayan insanlara yönelik çeşitli destek türleri (psikolojik destek, danışmanlık, psikoeğitim vb.) sayılabilir.

Klinik psikoloji terimi ilk kez Amerikalı psikolog Lightner Witmer (1867-1956) tarafından kullanılmıştır. Witmer, klinik psikolojiyi “bireylerde değişiklik yapılması amacıyla onların gözlem ve deneyler vasıtasıyla incelenmesi” olarak tanımlamıştır.

Klinik psikolojinin çalışma alanı

Disiplinler arası özelliğe sahip klinik psikoloji; sağlık sistemi, eğitim sistemi ve sosyal yardım sistemindeki sorunların çözümünde yer alan geniş bir profil uzmanlığıdır. Klinik psikologun çalışmaları; insanın psikolojik dayanıklılık sınırlarının ve uyum becerilerinin güçlenmesi, ruh sağlığının uygun gelişiminin ve genel sağlığının korunması, rahatsızlıklarının önlenmesi ve aşılması gibi konuları kapsıyor.

Uluslararası alanda sağlık psikolojisi; doktor ya da terapist ile hasta ya da danışan arasındaki iletişim ve ilişki gibi psikolojinin dar alt alanları veya diğer dar alan uzmanlığı gerektiren konularla ilgili iken klinik psikoloji; bütünsel, bilimsel ve deneysel psikoloji disiplinidir.

Bir bilimsel disiplin olarak klinik psikolojinin çalışma konuları;

  • Çeşitli rahatsızlıkların psikolojik belirtileri ve ruh sağlığına etkisi,
  • Rahatsızlıkların ortaya çıkışı, gidişi ve önlenmesinde ruh sağlığının rolü,
  • Ruh sağlığı gelişiminin bozulması,
  • Araştırma ilke ve yöntemlerinin geliştirilmesi,
  • Psikoterapi uygulaması,
  • Tedavi ve önleme amacıyla insan psikolojisine etki eden yöntemlerin oluşturulması, vb.dir.

Klinik psikologlar, genel psikolojik problemlerin araştırılması, normların ve patolojilerin tanımlanması, insanın sosyal ve biyolojik yönleri arasındaki ilişkinin belirlenmesi, bilinç ve bilinçdışının rolünün anlaşılması, ruh sağlığı gelişimi ve bozulması sorunlarının çözümü ve benzeri konularda çalışıyorlar.

Klinik psikolojinin alt alanları;

Patopsikoloji

Patopsikoloji, ruh sağlığı bozuklukları; merkezi sinir sisteminin zarar görmesi sonucu dış dünyanın uygun algılanmaması gibi sorunlarla ilgileniyor.

Patopsikoloji çeşitli rahatsızlıklar ile psikolojik süreçlerin zarar görmesi arasında deterministik bir bağın olup olmadığını; ayrıca etkin tedavi yöntemlerinin oluşturulmasında rol alan faktörlerin neler olduğunu inceliyor. Patopsikolojinin pratik konularına, psikolojik bozuklukların yapısal analizi, psikolojik işlevsellikte azalmanın ne düzeyde olduğunun tespit edilmesi, ayırıcı tanı konması, kişilik özelliklerinin incelenmesi ve terapötik müdahalelerin etkinliğinin araştırılması gibi konular dâhildir.

Psikoloji yöntemleriyle insanın ruh sağlığının gözlemlenmesini içeren patopsikoloji ile insanın ruh sağlığının nörolojik ve psikiyatrik bakış açısıyla inceleyen psikopatoloji arasında fark vardır. Klinik psikopatoloji, bozuk psikolojik fonksiyonların ortaya çıkışını araştırıyor, tespit ediyor ve sınıflandırıyor. Patopsikoloji ise, klinikte gözlenen bozukluklara yol açan psikolojik süreçlerin yapısal özelliklerini ve rahatsızlığın gelişimini psikolojik yöntemlerle ortaya çıkarıyor.

Psikolojinin klinik psikoloji ile ilişkili diğer alt dalları;

Nöropsikoloji: Nöropsikoloji, ruh sağlığı ile ilgili süreçlerde beynin ve merkezi sinir sisteminin rolünü araştıran çok yönlü bilimsel disiplindir. Nöropsikoloji, psikiyatri ve nörolojinin dışında düşünsel felsefe, bilişsel bilimler ve yapay nöral ağlarla ilgili sorunlarla da ilgilenmektedir.

Nöropsikoloji, esasen beyin travmaları ve beyindeki lokalizasyonu ile psikolojik temelli bozukluklar arasındaki neden-sonuç ilişkilerinin incelenmesiyle ilgilenmektedir. Nöropsikolojinin çalışma alanına beyin zedelenmeleri sonucu bozulan psikolojik işlevselliğin incelenmesinin yanı sıra genel ve klinik psikolojinin teorik ve metodolojik problemlerinin gözden geçirilmesi de dâhildir.

Psikosomatik: Psikolojik kökenli olan fiziksel hastalıklara psikosomatik denir. Psikosomatik, hastalıklarının ortaya çıkması ve ilerlemesinde psikolojik faktörlerin önemli rol oynadığı bedensel rahatsızlıklardan muzdarip hastaların problemlerini inceleyen bir alt daldır. Psikosomatiğin çalışma alanında onkolojik ve benzeri ağır hastalıklarla ilgili sorunlar (teşhisin bildirilmesi, psikolojik destek, ameliyata hazırlık, rehabilitasyon vb.) kadar direkt psikosomatik bozukluklar da (ağır ve kronik ruhsal travma sonucu ülser, hipotoni, nörodermit, astım vs.) yer almaktadır.

Psikolojik müdahale: Psikolojik müdahale, hasta olan kişiye yardım çeşitleri ve özellikleri ile ilgilidir. Bu alanın çalışma çerçevesi, psikoterapide psikolojik temellerin oluşturulması; çeşitli tıbbi, psikolojik, sosyal ve eğitimsel faaliyetlerle bireyin sosyal statüsünün geri kazanılması amacıyla sistemik medikal-psikolojik yaklaşım içerisinde psikolojik rehabilitasyon; ruh sağlığının korunması ve desteklenmesi bilimi olarak psikohijyen; psikoprofilaktik ya da ruh sağlığı bozukluğunun önlenmesine yönelik eşgüdümlü faaliyetler; tıbbi-psikolojik ekspertiz (örn. işe uygunluk, adli-psikolojik, askeri-psikolojik ekspertiz değerlendirmeleri vb.) içerecek kadar geniştir.

Klinik psikoloji ve psikiyatri;

Her ne kadar klinik psikologlar ve psikiyatrlar ortak temel amaçlar – ruhsal bozuklukların tedavisi – taşısalar da aldıkları eğitimler, yaklaşımları ve metodolojileri çoğu zaman oldukça farklıdır. Psikiyatrlar son yıllara kadar temel olarak medikal modeli benimsiyorlardı. Her ne kadar birçok psikiyatr psikoterapiden faydalanıyor olsa da etkin sağaltım için kullandıkları ana yöntem psikotrop ilaçlardır. Bu anlamda, psikiyatrların tıbbi ardalana sahip olmaları çok yönlü değerlendirme yapabilmeleri için onlara önemli bir avantaj sağlamaktadır. Genellikle klinik psikologlar psikoterapinin yanı sıra ilaç tedavisine de gerekli gördükleri durumda bir psikiyatri uzmanı ile işbirliği içinde çalışıyorlar. Her ne kadar ABD-nin bazı eyaletlerinde son yıllarda psikologların sınırlı da olsa bazı psikotrop ilaçları yazabilmelerine olanak tanınsa da klinik psikologlar kural olarak ilaç yazamazlar.

Klinik psikolojinin yöntemleri

Klinik psikolojide çeşitli normları ve patoloji türlerini nesnelleştirmeye, ayırt etmeye ve sınıflamaya olanak tanıyan birçok yöntem kullanılmaktadır. Yöntem seçimini psikologun çözmesi gereken sorundan danışanın psikolojik durumuna, danışanın eğitim düzeyinden psikolojik bozukluğun zorluk derecesine kadar birçok faktör etkiliyor.

Dünyada kullanılan yöntemlerden bazıları şunlardır:

  • Gözlem
  • Sohbet
  • Psikofizyolojik yöntemler
  • Biyografik yöntem
  • Sanatsal çalışmaların incelenmesi
  • Anamnez yöntemi (tedavi, gidişat ve hastalık nedenleri hakkında bilgilerin toplanması)
  • Deneysel-psikolojik yöntem (standart ve standart olmayan metotlar)

Psikoterapi: Psikoterapi, klinik psikolog tarafından gerçekleştirilen en önemli psikolojik müdahale yöntemidir. Genel anlamda psikoterapi, bireyin psiko-emosyonel durumunun, davranışlarının, iletişim ve topluma uyum becerilerinin iyileşmesini, kendini daha iyi hissetmesini sağlamak için psikoterapist tarafından uygulanan teknik ve yöntemler toplamıdır. Psikoterapi, bireylerle olduğu gibi gruplarla da yapılabilir.

Birçok farklı psikoterapi akımı mevcuttur; psikodinamik psikoterapi, bilişsel psikoterapi, hümanistik psikoterapi, sistemik psikoterapi, diyalektik psikoterapi, pozitif psikoterapi, vs.

Ruh sağlığı normları ve patoloji problemleri;

Klinik psikoloji, ruh sağlığı normları ve patolojilerinin ne olduğunun belirlenmesi problemi ile de ilgileniyor. Nozolojik yaklaşım çerçevesinde insanın iki durumdan birinde olabileceği kabul ediliyor; “sağlıklı ve hasta”. Sağlıklı olmanın tipik belirtileri arasında bireyin sinir sisteminin ve yaşamsal organların yapısal ve fiziksel bütünlüğünün olması; fiziksel ve sosyal çevreye bireysel olarak uyum sağlayabilmesi, duygu durumunda aşırı ve keskin iniş-çıkışların olmaması gibi belirtiler sayılabilir.

Hastalık ise, işlevselliğin ve uyumun genel anlamda veya belirli bir alanda azalması ile karakterize ediliyor. Hastalığın olası sonuçları, tamamen sağalma, kısmi sağalma, hastalıktan kaynaklı sakat kalma ve ölümdür. Bunların dışında, sürecin etiyolojisi ile ilintili patolojik ruhsal durum, yukarıda sayılan olası sonuçlu hastalık tanımları dışında tutuluyor.

Normların ve patolojik durumların belirlenmesi ve tanımlanması ile ilgili soruları cevaplamak oldukça zordur ve tıp, psikoloji, felsefe, sosyoloji vb. gibi disiplinlerle de ilgilidir. İnsanların yaşına uygun duygusal olgunluğu, uygun gerçeklik algısı; olayları algılama ve onlara verilen duygusal tepkiler arasındaki uyumu; kendisi ve sosyal çevresi ile uyum sağlayabilmesi; eylemlerindeki esnekliği, hayat koşullarına eleştirel yaklaşımı, oturmuş kimlik duygusu, planlama yapması ve yaşamla ilgili perspektifleri değerlendirmesi gibi özellikleri içeren ruh sağlığı normları kriterlerinin oluşturulması için uzun yıllar boyunca çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Genellikle ruh sağlığı normları olarak, örneğin; sosyal çevrede yaşama ne kadar uyum sağladığı, hayatında ne kadar üretken ve eleştirel olabildiği gibi kriterler belirlenmiştir.

Bozukluklar ile ilgili tanılama yaparken psikiyatrlar ve klinik psikologlar, kişisel tecrübeleri ve genel geçer öneriler dışında, ICF ve DSM gibi uluslararası sınıflama kriterlerini de yaygın olarak kullanmaktadırlar.